İlkokul beşinci sınıftaydık, Öğretmenimiz “Çocuklar bir ay sonra bir münazara yarışması yapacağım, münazaranın konusu toprak ve su, Münazaraya katılanlardan bir taraf suyun önemini, diğer tarafta toprağın önemini anlatacak, sınıftan münazaraya katılmak isteyen 10 kişi beşerli olmak üzere iki grup yapacak, her iki gruptan birer kişi sözcü olacak, günü geldiğinde sözcü savunduğu alanı anlatacak sınıftaki 30 kişi de verecekleri notlarla hangi grubun münazarayı kazandığını belirleyecek” dedi.

Biz ertesi gün bilgilerine güvendiğimiz dört arkadaşımız ile birlikte grubu oluşturduk, tabi tahmin edileceği gibi kendimizi grup sözcüsü seçtirdik, seçtirir seçtirmez de “arkadaşlar biz toprağı savunalım karşı taraf suyu anlatsın” diyerek süreci başlattık.

Hiç unutmuyorum daha o yaşta bulabildiğimiz tüm kaynaklardan toprağın ne kadar önemli olduğunu toprak olmaz ise yaşamanın mümkün olamayacağını belirten önemli sayıda bilgiye ulaştık.

Yarışmanın yapıldığı gün okulun salonunda karşılıklı iki grup halinde yerimizi aldık, Öğretmenin “başlayın” komutu ile karşı taraf yaklaşık yarım saat su ile ilgili sunum yaptı ve su olmadan hayat sürmenin mümkün olmayacağını belirtti.

Karşı tarafın sunumu bittiğinde bizde tam bir ay uykusuz kalma pahasına diğer arkadaşlarımız ile birlikte ulaştığımız bilgi ve belgelere dayalı son derece güzel bir sunum yaptık, konuşmamız bittiğinde salondan büyük alkış aldık ancak yapılan oylamada kazanan suyu anlatan karşı taraf oldu.

Dolayısı ile ilk hayal kırıklığımızı 11 yaşında yaşadığımızı hatırlıyoruz, biz savunacağımız olay ile ilgili çok çalışmıştık ama aradan bir süre geçtikten sonra karşı tarafın bizden daha fazla çalıştığına hak verdik.

O günden bugüne yaşadığımız hayal kırıklıklarının haddi var hesabı yok,

Geldiğimiz noktada çok iyi bir sosyal hayatımız , herkese nasip olmayan harika bir işimiz var ancak sözünü ettiğimiz hayal kırıklıklarından kendimizi kurtarabilmiş değiliz.

İnsan için bazı zamanlarda “kilometre taşı” diyeceğimiz başlangıçlar vardır,

Geçtiğimiz günlerde bir dergide “ Güzel bir tatilin önündeki en büyük engel evinizdeki kapının eşiğidir” yazıyordu.

Hayatımızı da evimize benzettiğimizde talep ettiklerimizi gerçekleştirmek adına kapı eşiğini attığımız zaman “merhaba” diyebileceğimiz güzellikler varken eşiği aşamadığımızda yaşayacağımız pek çok hayal kırıklığı ile karşı karşıya kalıyoruz.

-Görev yaptığı kurumda en tepede olmak isterken o göreve başka birsinin atanması ile başlayan hayal kırıklığı.

-Bir spor kulübünde önemli bir karşılaşmada görev beklerken kendi yerine bir başka sporcunun sahaya sürüldüğünü görünce yaşanılan hayal kırıklığı.

-Siyasette bir yere gelmek için bir adım kala gerekli tüm önlemleri aldığımızı düşündüğümüz anda arzu ettiğimiz noktada bir başkasının olması.

-Bizi bir yere taşıyacağına sonuna kadar inandığımız çevremizdeki insanların tam lazım olduklarında gerekli tavrı koymamaları.

İle başlayan ve daha binlercesi ile devam eden hayal kırıklıklarının tamamı yaşadığımız yıllar içerisinde hayat buluyor.

Yaşadığımız tüm bu hayal kırıklıklarına rağmen hayatın devam ettiği de bir gerçek.

Ne kadar büyük hayal kırıklığı yaşarsak yaşayalım birkaç gün sonra yada birkaç ay sonra “-Geçmişte olmadı ama bir kez daha denemekte fayda” var diyerek hayata sıkı sıkıya sarılmamızın sebebi de zaten budur.

Hayal kırıklıklarına evet

Umutsuzluğa hayır..

banner69
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner27

banner71

banner171

banner5

banner70